BELÇİKA - BELGIQUE BELÇİKA - BELGIQUE

BELÇİKA - BELGIQUE

Yaşama dair

lundi, novembre 13, 2006

Belçika hükümeti, camilere yardım yapmak için imamlara dil şartı getiriyor


Belçika hükümeti, camilere yardım yapmak için imamlara dil şartı getiriyor
Belçika'da resmen tanınan altı dinden biri olan İslamiyet'e ilk kez önümüzdeki yıldan itibaren devlet yardımı yapılmaya başlanacak.
Flaman Uyum Bakanı Marino Keulen
Belçika'da İslamiyet 1974'te resmen tanınmış din olmasına rağmen camiler, kilise ve sinagog gibi diğer dinlere ait mabet yerlerine verilen ödeneklerden yararlanamıyordu. Flaman Uyum Bakanı Marino Keulen, 2007 başı itibarıyla ilk etapta yedi caminin tanınarak buralara bütçeden pay vereceklerini duyururken, ödeneklerin birtakım şartlara bağlandığını ifade etti. Uyum Bakanı, "Flaman bölgesinde herhangi bir dine inananlar ve inanmayanlar birlikte yaşıyorlar. Gayet açık olan bu gerçeğin kabul edilmesi şart. Öte yandan cami olarak tanınmış yerlerde aşırı düşüncelerin barındırılmaması ve devlet ödeneklerinin şeffaf şekilde kullanılması gerekiyor. İmamlar başta olmak üzere cami içerisinde Flamanca bilme ve konuşabilme şartı da camilerin resmen tanınmasında önemli faktörlerden." diye konuştu.
Şu anda 30 caminin devlet nezdinde tanınmak için başvurduğu bildirilirken, bunlardan hangilerinin ilk etapta yasal haklardan yararlanmaya başlayacağına Belçika Müslüman Temsil Kurumu'nun karar vermesi gerekiyor. Flaman bölgesi Uyum Bakanı, 2007 için ancak yedi caminin tanınacağını, bunun da nedeninin 2007 bütçesinden daha fazla camiye ödenek sağlamanın mümkün olmadığını ifade etti. Gelecek yıldan itibaren Executif'in önereceği diğer camilere de devlet yardımının ulaştırılacağı kaydedildi. Cami olarak resmen tanınmış ibadethanelerde görev yapan imamlar, papaz ve hahamlar gibi federal hükümet tarafından maaşa bağlanacak ve kendilerine bir konut tahsis edilecek. Ayrıca Flaman hükümeti de camilerin tamir ve onarım masraflarını üstlenmeyi kabul ediyor.
Belçika'da Lambermont Anlaşması'na göre dinî cemaatlerin 'tanınma' yetkisi bölge hükümetlerine bırakılırken, ilk kez Flaman bölgesi, İslamiyet'e yardım yönünde bir girişimde bulundu. İlk etapta az sayıdaki caminin tanınacak olması, Müslüman toplumunda yasal bir hakkın gecikmeli dahi olsa yerine getirilmesinden duyulan memnuniyet dile getiriliyor. Keulen'e göre camilerin resmen tanınacak olması çok önemli bir adım. Keulen, "İslamiyet ülkemizde sürekli güçlenen bir din. Şu anda 150 bin Flaman Müslüman'dan söz ediliyor. İstenen şartları yerine getiren camilerin resmen tanınarak, devlet yardımı alabilmeleri bu insanlara bir şekilde ulaşmanın yolunu açacaktır. İslam ile olan münasebet normalleşme sürecine girerken, bu sayede İslam'ın geri planda kalmasının da önüne geçilmiş olacak." dedi. Vedat Denizli, Brüksel

dimanche, novembre 05, 2006

jeudi, novembre 02, 2006

Bu nasıl ortak?

Sınıflar sardalya kasası gibi...60'şar 70'şer kişi sığışıyor çocuklarımız.Öğretmenlerimiz, ameleden az kazanıyor.Bu şartlarda AB'ye girmemiz mümkün mü?Değil.Peki siz hiç, bugüne kadar Avrupa Birliği'nin bir defa olsun, "bu sorunu çöz, çözmezsen olmaz" dediğini duydunuz mu?Ben duymadım.Ama eğitimle ilgili ne duyuyoruz hep?"Ruhban Okulu'nu aç. "Sabahın 4'ünde giriyoruz hastane kuyruğuna... Kalp ameliyatına bile 6 ay sonraya gün veriliyor...Temel insan hakkımız yok yani!"Al şu fonları, hastane aç" diyor mu?Demiyor... Ne diyor?"Limanları aç.

"Bayramda 104 kişi daha öldü. Her yıl küçük bir Avrupa kenti kadar insanımız yollarda heba oluyor."Yollarını düzelt" demesi gerekmez mi?Gerekir... Ama o ne diyor?"Ermenistan'a yol aç. "Resmi olarak 2.5 milyon, gayriresmi olarak 10 milyon işsiz var Türkiye'de.Fas'ın Tunus'un Cezayir'in işsizini alıyor.Bize duvar.Bi tek kimi alıyor bizden?PKK'lıyı.İşçi suçlu. Terörist mağdur.Bölücü posteri taşıyana "dokunma" diyor.Atatürk posteri asana "indir onu" diyor.AB üyesi İngiltere, kendi genelkurmay başkanına göre bile, "elalemin ülkesinde işgalci."Çıt çıkmıyor.

Bizim asker, "kendi toprakları üzerinde" uçak uçuruyor... Şiddetli itiraz. Kınama.El ele verip, Çanakkale'den Antep'e, İzmir'den Urfa'ya, katlettikleri Türk'ün haddi hesabı yok."Soykırımcısın" diyor."Değilim" demek yasak üstelik.Kendi ülkesinin şartlarına göre kanun çıkarmakla yükümlü olan Meclis, "tercüme bürosu"na döndü... Trafik suçu bile işlenmeyen ülkelerin kanunları bire bir Türkçe'ye çevriliyor. Sonra ne oluyor?İt, uğursuz kol geziyor.Namuslu vatandaş korku içinde.Farz edelim, Akmerkez'e gittiniz.Üstünüz aranıyor mu?Aranıyor... Çocukların bile aranıyor.Ama polis, şüphelendiği bir kişinin üstünü arayabiliyor mu?Arayamıyor.Neden?Çünkü artık, hakim kararı gerekiyor.Akmerkez'deki güvenlik görevlisinin hakim kararına ihtiyacı yok...

Devletin polisinin hakim kararına ihtiyacı var.Buna "AB'ye uyum" deniyor.Tatile gideceksiniz...Mesela, Belçika'ya.Vize vermek için, tapu istiyor, banka cüzdanı istiyor, gidiş-dönüş uçak bileti istiyor, kalacağın otelin rezervasyonunu istiyor, şimdi yeni moda çıktı, kulaklarını gösteren fotoğraf istiyor.Ama Fehriye orada.Hâlâ bir terslik yok mu burada?

lundi, octobre 30, 2006

Belçikalı Bakan´dan sıcak mesajlar


Belçikalı Bakan´dan sıcak mesajlarDe Gucht, Dışişleri Bakanı Gül ile biraraya gelecek De Gucht´un Ankara ziyareti iki gün sürecek Bugün Ankara´ya gelmesi beklenen Belçika Dışişleri Bakanı Karel De Gucht, Hürriyet´e yazdığı makalede, Türkiye´nin Avrupa Birliği içindeki rolünü ve Avrupa´daki kültürel entegrasyonu değerlendirdi. Belçikalı Bakan, ´´laik Türkiye, AB idealine uygundur´´ diye yazdı.De Gucht makalesinde "Türkiye Cumhuriyeti´nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk´ün koyduğu laiklik ilkesi, bütün vatandaşların dini inançlarına veya dini inançları olmayanlara saygı duyar. Bu, Avrupa projesinin altını çizen ideallerle örtüşmektedir" ifadelerini kullandı. Belçikalı Bakan, makalesinde sık sık Atatürk´e atıf yaptı. De Gucht, "bireysel özgürlük, farklı fikirlerin ifade edilmesine izin vermek demektir. 1994´te Voltaire´in Cenevre´deki 300´üncü doğum yıldönümü kutlamaları sırasında oyunlarından biri korkudan programdan çıkarılsaydı, sizce Mustafa Kemal Atatürk ne düşünürdü? 2006´da Berlin´de, Mozart´ın bir operasının korkudan iptal edilmesi karşısında ne düşünürdü?" diye sordu. De Gucht iki günlük ziyaret için Ankara´da Belçika Dışişleri Bakanı Karel De Gucht, iki günlük resmi ziyaret için bugün Ankara´ya geliyor. De Gucht, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile biraraya gelecek. İki lider görüşmelerinin ardından ortak bir basın toplantısı düzenleyecek

mercredi, octobre 25, 2006

sp.a başkanı PS´in geleceğiden umutsuz


sp.a başkanı PS´in geleceğiden umutsuz
Flaman sosyalist partisi başkanı Johan Vande Lanotte kardeş parti PS´in geleceğinden umutlu değil. Bu Çarşamba De Morgen gazetesine verdiği söyleşide şöyle diyor : "Korkarım ki bu (davalar) bir kaç yıl sürecek. Flamanya´da da 90´lı yılların ikinci yarısında yerel anlamda bu tür olaylar yaşandı. Yeni siyaset kültürü sayesinde kurtulduk. Valonya´da da bu kültürün gelişeceğini sanıyorum." Sp.a başkanına göre, PS´in bu davaları (mali skandallar) partinin çok güçlü olmasından veya mutlak çoğunluklu iktidarlarda olmasından kaynaklanmıyor. Başkana göre : Bazı kimseler Flamanya´da sahtekarlık addedilen birşeyi Valonya´da kabule şayan görüyor. Bunun adını da iyi müzakere koymuşlar. İktidarda rüşvete ve daha başka uygulamalara karşı çıkabilecek insanlar olması gerekir. PS Valonya´da gününü gün eden kimseleri iktidara taşımış galiba. Bu tür kimseler, tabir caizse, üç şişe şaraba satın alınabilir." Johan Vande Lanotte´a göre, PS Başkanı Elio Di Rupo sapla samanı birbirinden ayırmak zorunda, "fakat herkes herkesi korursa işi epeyce zor".

jeudi, octobre 19, 2006

DEMOKRASİ SEÇİMLER DEMOKRATLIK

DEMOKRASİ SEÇİMLER DEMOKRATLIK

Yerel seçimlerin arkasından yapılan yerel televizyon programında "yabancılar demokrasiyi kurtardı"diyor bir sosyolog.
Bu bir onurdur yabancılar için. Gelip yaşamına katıldığımız, yaşamına karışıp gittiğimiz ülkenin demokrasisini kurtarmak çok onurlu bir tavır.
Demek ki buradaki yaşam bizi ilgilendiriyor. Buradaki sosyal ve siyasal yaşama katılıyoruz; her altı yılda bir de olsa oy veriyoruz ve demokrasiyi kurtarıyoruz. Bu ülkede var olan demokratik ortamın korunmasının, bizlere yaşam alanı sağladığının farkındayız. Verdiğimiz oylarla, aşırı sağ parti (vlaams belang) nin sıçrama yapması engellendi.
Aşırı sağ; bütün dünyada olduğu gibi burada da düşmanlıklar üzerine politika yaparak ve insanları korkutarak iktidar yolu arıyor. Bizler de (yerlisi olmayan halk) şunun çok iyi farkındayız ki; aşırı sağın iktidarı, demokratik yaşam alanını daraltma faaliyetine, bizlerden başlayacaktır. Bu farkındalık bizleri demokratik partilere oy vermeye itti.
Demokratik ortamın korunması için, demokratik partilere oy veren bizler(yabancılar) yani "demokrasi kurtarıcıları", demokrasi nedir ne değildir? Demokrasi denince ne algılıyoruz, demokrasi ile demokrat olmak arasındaki ayrılıklar ve aynılıkları ne kadar algılayabiliyoruz? Bu sorular üzerine düşünmemiz gerekiyor.
Demokrasiden anladığımız sadece onu kullanmak mı yoksa onunla yasayıp onu geliştirmek mi?
Demokrat olmak için sadece demokrasiyi savunan partilere oy vermek yetiyor mu? Yetmiyorsa, demokratlık bir yaşam biçimiyse eğer o zaman yaşamımızın her alanında demokrat olabilmek için çaba harcamak gerekir.
Çıkarlarımız için demokrasiyi (demokratik ortamı) kullanmak ama demokrat olamamak demokrasiyi tüketici bir süreçtir. Aşırı sağın ve fundamantel dini hareketlerin yaptığı budur. Demokrasi, başkalarına da; başka düşünce ve anlayışlara da, başka grup ve insanlara, halklara ve topluluklara (liste uzatılıp gidilebilir) var olma hakkına saygıyı temelinde barındırır. Bu gün azınlık olan bir düşüncenin yok edilmesini değil çoğunluk olabilme hakkının tanınmasını temelinde barındırır.
Bu demokratik ortamın (kapitalist sistemde her ne kadar demokrasi ekonomik güç ile ölçülüyor olsa da) oluşumu sabahtan aksama olmuş bir şey değildir, insanlık ve toplumlar tarihinin uzun yüzyıllarda süren bir gelişimidir. İnsanlığın ekonomik –sosyal gelişmesinde bir aşamayı gösteren kapitalist sistem içinde, sosyal sınıfların kendi çıkarları çerçevesinde örgütlenmesi ve karşı çıkar gruplarıyla savaşları sonrasında oluşan bir denge ortamıdır demokrasi aslında. Tarafların birbirlerine tahammülüdür. Farklılığa yaşam hakkı tanımasıdır.
İşte bu tahammülü yaşam biçimine dönüştürebilmektir demokrat olmak. Farklılıklara tahammülü olmayan ama bu tahammül ortamını( demokratik ortamı) kullanarak iktidar ve güç elde etmeye çalışanlara karşı sistemin tek güvencesi demokrat insanların çoğalmasıdır.
Bizlerde "demokrasiyi kurtardığımıza"göre, demokrasinin güvencesi olduğumuza göre bizler birer "DEMOKRATIZ" !
Sadece burada değil, kendi ülkemizdeki ve dünyadaki farklı düşüncelere ve farklılıklara karşı tahammülümüz var." asmayıp da besleyecek miyiz" demiyoruz. Tam tersine bu türden tahammülsüzlük ve düşmanlık ibaresi taşıyan düşüncelerle savaşıyoruz. Çünkü bu düşünce biçiminin demokrasinin düşmanı olduğunu biliyoruz. Demokrasi, insanlığın yüzyıllarda süren bir savaşımının sonucunda elde ettiği kazanımıdır. Bu gelişime düşmanlığın, insanlığa düşmanlık olduğunun farkındayız ve de karşısındayız.
Mı acaba?
Demokrat değilsek demokrasinin kullanıcısı ve tüketicisi isek o tükendiğinde bizi bekleyen sona hazır olmalıyız. Çünkü o günler hiç kolay günler olmayacaktır. Almanya tarihinde Hitler dönemine bakın yeter.



Sadık Aygül
fb494753@skynet.be

jeudi, octobre 05, 2006

Belçika´daki aşırı sağcı partiden Yahudilere ´İslam´a karşı birlik´ çağrısı

Belçika´daki aşırı sağcı partiden Yahudilere ´İslam´a karşı birlik´ çağrısı
Belçika´nın aşırı sağcı partisi Vlaams Belang´in lideri Filip Dewinter, Yahudilerin "İslam´a karşı" savaşa katılmaları çağrısında bulundu.

İngiliz The Independent gazetesinin haberine göre Dewinter, Belçika´nın Antwerp kentinde yaşayan 20 bin kadar Yahudiyi "radikal İslam, köktendinci" gibi "düşmanlara" karşı "doğal ortak" olarak gördüğünü söyledi.

Irkçı Vlaams Belang partisinin bu haftasonu yapılacak yerel seçimlerde oyların üçte birini kazanmasını ve Antwerp´in en büyük partisi olarak çıkması bekleniyor. Dewinter, göçmenlere sınırlama getirilmesini, entegre olamayan göçmenlerin sınırdışı edilmesini ve Belçika´nın Flemence konuşan bölgesinin bağımsızlığını istiyor. Ülkenin kuzeyindeki etkili siyasi güçlerden biri olan Vlaams Belang, diğer partilerin ortak hareket etmesi ile muhalefette kalmıştı. Ancak bu pazar yapılacak seçimlerin ardından uzmanlar durumun değişebileceği yorumları yapıyor.

Vlaams Belang´in lideri Dewinter verdiği demeçlerde, "Yahudilerin yüzde 30-35´i bizi destekliyor. Bu resmi rakamlar. Yahudi cemaatinden ne kadar oy aldığımızı biliyoruz." dedi. Dewinter ayrıca ırkçı saldırıları cesaretlendirmediklerini savundu. Dewinter, seçimleri kazanmaları halinde özellikle Müslümanlara karşı daha sert bir göçmen rejimi getireceklerini ifade etti. Dewinter, "Bizim yaşamımızı kabul etmiyorlarsa, Batı demokrasinin değerlerini kabul etmiyorlarsa İslam´ı resmi din olarak görmek gereksiz." dedi.

Dewinter geçen sene Amerika´da yayınlanan Jewish Week gazetesine bir demeçte partisinin ırkçı olmaktan ziyade İslam korkusu olan bir parti olduğunu söylemişti. "Yahudiler neden sizin partinize oy vermeli" sorusuna cevaben, ırkçı olmalarından daha çok İslamofobi olmalarından dolayı kendilerinin tercih edilmeleri gerektiğini savunan Dewinter, Yahudilerin, "Avrupa´da İslam´ın yayılmasını engellemek isteyen tek partiye oy vermelerinden daha doğal ne olabilir." demişti. "Cezayir veya Mısır Yahudiler için ne kadar tehlikeli ise, Avrupa´da aynı şekilde Yahudiler için çok tehlikeli olmaya başladı" iddiasında bulunan Dewinter, Avrupa Birliği´ni radikallere imkan sağlamakla suçlamıştı. Bu açıklamanın ardından Belçika´da Flaman kültürler arası gençlik platformu Kif Kif ile Valon bölgesinden Marz hareketi, Dewinter hakkında İslam´ı tehdit olarak gördükleri için suç duyurusunda bulunmuştu.

Vlaams Belang´in önceki partisi Vlaams Blok, 6 yıl önce seçimleri kazanmasına rağmen ırkçı olduğu için mahkeme kararı ile dağıtılmıştı.

(CHA)
 
www.sitemerkezi.net iYiSite.NeT Türkiye'nin En iYi Siteleri Site Ekle référencement marketing et
Hitinizi artirin Melinet WEB Design